1252 entry daha
  • sait faik, “kalinikhta” öyküsünde, “ben sandallar içinde bir sandal, denizler içinde bir deniz, insanlar içinde bir insan...” demiş. ne güzel koordinat belirtmiş.

    hangi karamsarlık boyutunda olduğunuzun, ne türden bir acıyla bu aciz çağda yaşadığınızın önemi yok. sait faik okursunuz, onun suyuyla arınır, içmeseniz bile “yak bir cigara!” havasına girer, çaresizliklerin, yoklukların, haksızlıkların üzerinden atlayabilme gücüyle toparlanıp ayağa kalkarsınız. cephanesi tükenmez bir iyilik duygusuyla savaşma direnci aşılayandır o. nereden almış bu kirlenmez, kirletilmez ışığını, nasıl olmuş da o ışık, göz kamaştırıcı etkisi hiç eksilmeden kâğıda öylece, kendiliğinden serilivermiş…

    okuruz da bir türlü bitiremeyiz, ama hiç yormaz da bir yandan, hafiflik verir. sayfalar çevrildikçe çoğalır, bir sözcüğü dev bir kitaptır, bir edası kitaplıktır, ciltleri bazen ufalıp cebimize giren bir hecedir. eskitilmez bir iyilik duygusu, ışıklı bir canlılık, nedense sadece çocuklara reva görülen coşkulu bir merak, bütünlüklü aşk ve daha neler neler, hiç kurumayan bir su olup akar satırlarından.

    öykülerinin, öykülerdeki karakterlerin kalabalığında kesif bir sessizlik de mevcut ama. uğultusunu dışarıda bırakmış bir yazı ahlâkının sessizliği... ancak acıyla, sabırla, yalnızlıkla sınanmış, çalışarak incelmiş, rütbeyle değil de duyuşla yücelmişlerin yeniden kurabildiği o parçalanmaz, geniş boşluklar, yüce anlar, duyuşlar, tamir oluşlar, ayağa kalkışlarla, kısacık da olsa söz alma arzusunun cesaretiyle yaratılmış görkemli bir sessizlik.
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap